Üç aşağı beş yukarı,
Bir hayat oldu benimkisi,
Hergün aynı olan,
Hep aynı kalan.
Buz üstünde yürümek misali,
Arkadaşlıklardan yorulmuş,
Işıltısız gözlerde umut,
Buruk gülümsemelerde mutluluk,
Aramaktan çoktan vazgeçmiş,
Hesabı kitabı sözlere bırakıp,
Sevgisini hayallerini kalemiyle paylaşan,
İki göz oda arasında dokunup,
Topu topu iki cadde bir sokak,
Arasında dolaşan bir hayat.
30 Haziran 2010 Çarşamba
RUHUMU KAYBETTİM HÜKÜMSÜZDÜR
Başıma gelen onca olayın bir mirası oldu bana; ruhumu kaybettim.
Hala eskisi gibi bakıyorum ama, eskisi gibi göremiyorum. Hala eskisi gibi dokunuyorum ama, eskisi gibi hissedemiyorum. Dünya olduğu gibi duruyor da, ben eski ben değilim.
Beni ben yapan, bana o enerjiyi, o neşeyi veren bir şeyler kayboldu, eksildi içimden.İşin kötüsü nasıl bulurum onu da bilmiyorum.
Nereye baksam eskileri görüyor, neye dokunsam eskileri hissediyorum. Sanki görülecek yeni bir şeyler, yaşanacak yeni duygular bitmiş tükenmiş gibi. Varsa yoksa eskiler.
Belki bir şeyleri düzeltebilir, belki her şeyi yerli yerine oturtabilirim. Ama eskisi gibi olabilir miyim kestiremiyorum. Ve sürekli eskiyi yaşayıp, eskisi gibi olamamaktan çok korkuyorum.
Hala eskisi gibi bakıyorum ama, eskisi gibi göremiyorum. Hala eskisi gibi dokunuyorum ama, eskisi gibi hissedemiyorum. Dünya olduğu gibi duruyor da, ben eski ben değilim.
Beni ben yapan, bana o enerjiyi, o neşeyi veren bir şeyler kayboldu, eksildi içimden.İşin kötüsü nasıl bulurum onu da bilmiyorum.
Nereye baksam eskileri görüyor, neye dokunsam eskileri hissediyorum. Sanki görülecek yeni bir şeyler, yaşanacak yeni duygular bitmiş tükenmiş gibi. Varsa yoksa eskiler.
Belki bir şeyleri düzeltebilir, belki her şeyi yerli yerine oturtabilirim. Ama eskisi gibi olabilir miyim kestiremiyorum. Ve sürekli eskiyi yaşayıp, eskisi gibi olamamaktan çok korkuyorum.
KENDİMİ ARAMAK
Sadece yağmurun sahiplendiği,
Bir geceydi.
Yıldızların mola verdiği,
Ayın tenezzül dahi etmediği,
Bir gece.
Kendimi arıyordum,
Kaybedipte bulamadığım,
Aynalarda göremediğim,
Kendimi.
Saatlerce dolaştım,
Sesimden başka sesin olmadığı,
Zamanın adeta donduğu,
Issız sokaklarda.
Ama bulamadım.
O kadar çok özlemiştim ki,
Neşemi, heyecanımı, enerjimi,
Kısaca kendimi.
Deli gibi bulmak,
Tekrar kendime kavuşmak,
İstiyordum.
Ama bulamadım.
Sanırım kaybetmemiştim de,
Değmeyecek arkadaşlıklara,
Değmeyecek aşklara,
Kurban etmiştim.
Korkarım bir daha da hiç,
Bulamayacaktım.
Bir geceydi.
Yıldızların mola verdiği,
Ayın tenezzül dahi etmediği,
Bir gece.
Kendimi arıyordum,
Kaybedipte bulamadığım,
Aynalarda göremediğim,
Kendimi.
Saatlerce dolaştım,
Sesimden başka sesin olmadığı,
Zamanın adeta donduğu,
Issız sokaklarda.
Ama bulamadım.
O kadar çok özlemiştim ki,
Neşemi, heyecanımı, enerjimi,
Kısaca kendimi.
Deli gibi bulmak,
Tekrar kendime kavuşmak,
İstiyordum.
Ama bulamadım.
Sanırım kaybetmemiştim de,
Değmeyecek arkadaşlıklara,
Değmeyecek aşklara,
Kurban etmiştim.
Korkarım bir daha da hiç,
Bulamayacaktım.
29 Haziran 2010 Salı
TERS YÜZ
Ara sıra ters yüz etmeli,
Kendini.
Umutsuzlukların solgunluğunu,
Üzüntülerin yıpranmışlığını,
İçe almalı.
Eskimiş gibi değil de,
Hiç eskimeyecekmiş gibi durmalı.
Sana bakan dost düşman,
Her sonun,
Yeni bir başlangıç,
Her ölümün,
Yeni bir doğum olduğunu,
Anlamalı.
Kendini.
Umutsuzlukların solgunluğunu,
Üzüntülerin yıpranmışlığını,
İçe almalı.
Eskimiş gibi değil de,
Hiç eskimeyecekmiş gibi durmalı.
Sana bakan dost düşman,
Her sonun,
Yeni bir başlangıç,
Her ölümün,
Yeni bir doğum olduğunu,
Anlamalı.
YENİDEN BAŞLAMAK
Çok zor bir şeymiş yeniden başlamak. Hele bir de araya yılları koyup, kaçarcasına uzaklaştığına…Birazda ders niteliğindeymiş. Anlaşılması, hazmedilmesi anlatmasından biraz daha uzun süren cinsinden.
Çok sevdiğim bir işim var. Ama yanlış hesap kitap yapmalar, yanlış insanlara güvenmeler yüzünden tökezlettim ve bir türlü de ayağa kaldıramıyorum. Birde kaçarcasına uzaklaştığım, uzaklaştıkça da çok mutlu olduğum eski işim var.
İşimin böyle hep yatalak bir hasta kıvamında olması, bir türlü rayına oturmaması beni hep başka işler yapmaya onu dışarıdan desteklemeye itti. İyi kötü becerdim bir şeyler ama, yaptığım işler ancak yaz yağmuru misali kısa süren serinlemeler yarattı. Bir türlü o ateşi söndürüp, problemleri halledemedi.
Ben yaptıkça, o olmadıkça, adım adım korktuğum, yapmak istemediğim için hep kaçtığım şeye yaklaştım. En sonunda da yüz yüze geldim. Ya eski işime benzer bir iş yapıp, eski işimdeki çevremi kullanacaktım. Ya da o çok sevdiğim gözümün bebeği işimin yavaş yavaş yok olmasını seyredecektim.
İki hafta boğuştum, kavgalar ettim kendimle. Yenilgi gibi gelmişti bana bu yapacağım. Kürkçü dükkanına dönen tilki gibi hissettim kendimi. Sonra işimi düşündüm. Daha yapılabilecek bir çok şey varken, hatalarımla yerden yere vurduğum işimi. Dedim ki kendi kendime:
-İnsan sevdiği, kaybetmeyi göze alamadığı, yok olmasına kıyamadığı şeyler için fedakarlıklar yapabilmeli. Bu yenilgi değil, daha da güzel bir hayata yapılan yolculuktur.
Sonra beni o hayal ettiğim küçük, mütevazi ama güzel dünyama götürecek yolculuğun hazırlıklarını yapmaya başladım. Ve dün yolculuğuma başladım. Biraz uzun sürecek, biraz zorlu geçecek ama beni mutlaka istediğim, hayal ettiğim yere götürecek…
Çok sevdiğim bir işim var. Ama yanlış hesap kitap yapmalar, yanlış insanlara güvenmeler yüzünden tökezlettim ve bir türlü de ayağa kaldıramıyorum. Birde kaçarcasına uzaklaştığım, uzaklaştıkça da çok mutlu olduğum eski işim var.
İşimin böyle hep yatalak bir hasta kıvamında olması, bir türlü rayına oturmaması beni hep başka işler yapmaya onu dışarıdan desteklemeye itti. İyi kötü becerdim bir şeyler ama, yaptığım işler ancak yaz yağmuru misali kısa süren serinlemeler yarattı. Bir türlü o ateşi söndürüp, problemleri halledemedi.
Ben yaptıkça, o olmadıkça, adım adım korktuğum, yapmak istemediğim için hep kaçtığım şeye yaklaştım. En sonunda da yüz yüze geldim. Ya eski işime benzer bir iş yapıp, eski işimdeki çevremi kullanacaktım. Ya da o çok sevdiğim gözümün bebeği işimin yavaş yavaş yok olmasını seyredecektim.
İki hafta boğuştum, kavgalar ettim kendimle. Yenilgi gibi gelmişti bana bu yapacağım. Kürkçü dükkanına dönen tilki gibi hissettim kendimi. Sonra işimi düşündüm. Daha yapılabilecek bir çok şey varken, hatalarımla yerden yere vurduğum işimi. Dedim ki kendi kendime:
-İnsan sevdiği, kaybetmeyi göze alamadığı, yok olmasına kıyamadığı şeyler için fedakarlıklar yapabilmeli. Bu yenilgi değil, daha da güzel bir hayata yapılan yolculuktur.
Sonra beni o hayal ettiğim küçük, mütevazi ama güzel dünyama götürecek yolculuğun hazırlıklarını yapmaya başladım. Ve dün yolculuğuma başladım. Biraz uzun sürecek, biraz zorlu geçecek ama beni mutlaka istediğim, hayal ettiğim yere götürecek…
28 Haziran 2010 Pazartesi
YALNIZCA SENİ SEVDİM
YAĞMUR
27 Haziran 2010 Pazar
AYNAYA BAKINCA...

Eskiden aynada yalnızca kendimi görürdüm. Şimdi ne zaman baksam hayatımı görüyorum. Hatalarımla, günahlarımla yerle bir ettiğim hayatımı. Anı yaşamak varken, yaşadığım anın tadını çıkarmak varken, yaşayamadıklarımla zehir ettiğim hayatımı.
Dönüp bir bakıyorum da geriye, mutsuzluğu alışkanlık, hüznü kardeş edinmişim ben. Elimdekileri yaşamadan bitirip, bir kenara bırakmış, yaşayamadıklarımın yasını tutmuşum. Bilememişim kıymetini yalnızlığımın. Sevememişim kendimi.
Oysa yapılacak ne çok şey varmış kendi başıma. Alınacak ne çok tat varmış canına yandığımın dünyasında. Hepsi elimde, hepsi avucumun içindeymiş. Yaşamak varken, tadını çıkarmak varken, ellerimle dökmüş, ellerimle saçmışım hepsini.
Şimdi ne mi yapıyorum? Yine yas tutuyorum. Ama bu sefer yaşayamadıklarımın değil de, yaşamak varken bir kenara bıraktıklarımın...
ELMA TERAPİSİ

Size bugüne kadar "Elmayı nasıl bilirsiniz?" diye bir soru soruldu mu? Muhtemelen sorulmamıştır. Peki siz kendinize bu soruyu sordunuz mu?
Bence elma dünyanın en ciddiye alınması gereken meyvasıdır. Neden derseniz;hepimizin bu dünyadaki macerası elmayla başlamıştır.
Olayı kısaca hatırlayacak olursak; Allah'ın yasaklaması, şeytanın aldatmacası ve Hz. Havva'nın elmayı ıssırmasıyla başladı tüm bu macera.
İnsanlığın başlangıçtan itibaren başına gelen iyi ya da kötü ne varsa müsebbibidir bu elma denen meyva.Dolayısıyla sizin de, benim de...
Bu yüzden yeni bir terapi yöntemi buldum. İlk önce bir elmayı elime alıyorum. Daha sonra başıma gelen tüm kötü şeylerin muhasebesini yapmak yerine ona şöyle sesleniyorum:
- Ey dünyanın trafik ışığı kılıkı tek meyvası! Şimdi cenette huzur içinde yaşamak varken, senin yüzünden buradayım ve binbir türlü problem ve belayla uğraşıyorum. Sen daha rengine bile karar veremeyecek kadar karaktersiz, tadını ayarlayamacak kadar dengesiz, şeytana alet olacak kadar şerefsizsin!
Ve cevap vermesine fırsat bırakmadan afiyetle ıssırıklıyorum. Ondan sonra üzerime nasıl bir rahatlama çöküyor, vücudum nasıl gevşiyor anlatamam. Az biraz karında şişlik oluyor, o kadarcığı da kadı kızında misali.
Size de tavsiye ederim. Boş verin içe dönmeleri, kendinle hesaplaşmaları. Bulun bir elma, yükleyin ihaleyi sonra verin ıssırığı. Kesinlikle faydasını göreceksiniz.
selam
Selam. Sonunda ben de blog dünyasına balıklama bir atlayış yaptım. Bakalım neler çıkacak bu maceradan hayata ve bana dair. Elimde bir kesekağıdı dolusu çekirdek, heyecanla bekliyorum.
Kaydol:
Yorumlar (Atom)